19 Eylül 2010 Pazar

Van'daki Ayine 3 Bin 500 Kişi Geliyor


     95 yıl aradan sonra ibadete açılacak olan Akdamar Kilisesi'ndeki ayine, 3 bin 500 kişinin katılması bekleniyor.


     Van Gölü üzerindeki adada bulunan Akdamar Kilisesi'nde Ermeni cemaati, 95 yıl aradan sonra ayin düzenleyecek. Tarihi ayin için hazırlıklar tamamlandı.

     Kiliseyle aynı adı taşıyan adada 2 aydan beri süren hazırlıklar kapsamında, misafirleri adaya taşıyacak tekneler onarımdan geçirildi.

     Ayine katılacaklar ve basın mensupları, Gevaş İskelesi'nden hareket edecek teknelerle 20 dakika süren bir yolculuğun ardından adaya ulaşacak.

     
     Boykot Edilecekti

     Aktamar Kilisesi'nde haç yoktu. Ermeniler ibadet edeceklerini ve kutsal simgeleri olan haçın bulunması gerektiğini söylemişlerdi. Haçın konmaması durumunda Beyrut Antilias’taki Kilikya Ermeni Katolikosluğu, Kudüs Ermeni Patrikliği ve Ermenistan’daki Surp Eçmiadzin Katolikosluğu 19 eylüldeki ayine katılmayacağını duyurmuştu.!! ( N'oolur gelin.. Dediğinizi duyar gibiyim :) )


      Ahtamar Kilisesi’ndeki ayin öncesi tartışmalara neden olan haç kiliseye götürüldü ancak kubbeye yerleştirilemedi.

    Van Müzesi’nde bulunan 100 kilo ağırlığında, iki buçuk metre uzunluğunda ve 130 santimetre genişliğindeki dökme demirden yapılmış haç, Van Vali Yardımcısı Atay Uslu ile Gevaş Kaymakamı Yusuf Guni tarafından adaya götürüldü. 

     Van Müzesi’nden, müze yetkililerin gözetiminde alınan haç, Ahtamar İskelesi’ne, buradan da tekneyle 25 dakika süren yolculukla adaya ulaştırıldı. Uslu ve Guni gözetiminde haç, kilisenin güneyinde bulunan Çan Kulesi’nin sağ tarafına bırakılan ahşap kaide üzerine yerleştirildi. Guni, haçın ayin günü nereye bırakılacağına iki gün sonra Ermeni Patrikhanesi’nden gelecek din adamlarının karar vereceğini söyledi.!!

     Arkadaşlar olaya bir daha bakalım. Türkiye Cumhuriyetindeyiz. Halkımız müslüman, farklı inançlara sahip olan insanlar da var. Düşünürken insanlarımız hemen hiddetleniyor ama aklıma Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetttikten (Constantinople'u İstanbul yaptıktan) sonra yaptığı açıklama geliyor : "Korkmayın ibadetlerinizi yapabileceksiniz, bu konuda size bir zorlama olmayacak." 

     Ermeniler geliyor ülkemizde ibadet edecek. Acaba siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

     Ben gezme şansı buldum ve çok şaşırmıştım, kalabalıktı ve kalabalığın büyük bir kısmını turistler oluşturuyordu (ermeni olanları). Sonunda resmi bir ziyarette bulunuyorlar. Badem ağacı var heryerinde. Bu ağaçların altında da mezarları var. Genel bir mezarlık yok. Gittiğimde (müze olarak geçiyor) görevliyle hafiften şakalaşmıştık:
--Abi hazine nerde?
*Ne hazinesi?
--Abi hani böyle filmlerde kilisenin altında hep hazine olur ya :P
*Yok abim hazine mazine burda..
-- Abi hiç yoksa şu kuyudaki paraları toplasam : )) (kilisenin içinde su kuyusu var)
* : )

 Heaa iki kişiydik, iki kız gördük müzenin çevresini gezerken. Bize göz kırptılar ;) Dahasına izin vermedim (h) (Allahım ne kadar da şükelayım :P ) 

     Akdamar Adası ( Hikayesi )

     Çok çok eski yıllarda Akdamar’da yaşayan keşişler badem ağaçlarıyla dolu adaya kimsenin çıkmasına izin vermezlermiş. Kendi içlerinde kapalı yaşarlarmış. Adanın küçük topluluğu içinde Tamara adında bir kız yaşarmış ki güzelliği söze, dile gelmezmiş. 
     Bir gün çevre köylerden bir delikanlı, ki iyi yüzücülüğüyle tanınır bilinirmiş, merak ettiği adaya yüzüp kıyıya çıkmış. Yorgunluk atarken badem toplayan Tamara’yı görüvermiş. Genç kızla delikanlı gözgöze gelmişler ve ikisinin de içine aşkın ateşi düşüvermiş. İki genç her gece Başkeşişten gizli buluşur olmuşlar. Gece ilerleyip el ayak çekilince Tamara bir fener yakıp işaret veriyormuş sevdiğine, delikanlı ışığa doğru sallıyormuş güçlü kulaçlarını. Böylece sürüp giderken, durumu öğrenen Başkeşişin kızı biraz da kıskançlıktan olacak, babasına arkadaşının sırrını ihbar etmiş. 
     O gece de sıkı bir fırtına çıkmış, gölde dalgaların boyu yükselmiş. Tamara gölü tehlikeli gördüğünden feneri yakmamış. Başkeşiş de fırsatı  yakalamış. Bir fener yakıp kıyıya çıkmış. Delikanlı feneri görünce fırtınaya aydırmayıp atlamış suya. Eh gönül bu, ferman dinlemez ki, fırtına dinlesin. Genç fenere doğru kulaç atar keşiş feneri adanın etrafında dolaştırır dururmuş. Bütün gece dolaşıp durmuşlar. Delikanlının gücü, dermanı kalmamış, dalgalarla başedemez olmuş, sular onu dibe çekerken bağırmış: Ah, Tamara! Ah, Tamara! ... Tamara çığlığı duyup koşmuş ki, sevdiği yitip gitmiş dalgalar arasında. Başkeşişin oyununu anlamış hemen ve o da kaldırıp atmış kendini sulara. İki sevgilinin cansız bedenleri Van Gölü’nün çırpınan sularında bir birine kavuşmuş.
İşte adaya o günden sonra Ah Tamara denilir olmuş, zamanla Ahtamar ve Akdamar’a dönüşmüş. Sevenleri ayırmış pis keşiş :(

   



0 yorum:

Yorum Gönder

Related Posts with Thumbnails